“Adana’da yıkılmayı bekleyen 7 bin 272 bina var”

 

 Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Adana Milletvekili, Jeoloji Yüksek Mühendisi Dr. Müzeyyen Şevkin, 2000 yılından 2022 yılına kadar ‘Özel İletişim Vergisi’ adı altında toplanan 88 milyar liralık deprem vergisinin depreme önlem için kullanılmadığına dikkat çekti.
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM) gündem dışı konuşan Dr. Şevkin, Adana ve diğer deprem bölgesindeki illerde yaşanan sorunlara dikkat çekti. Orta hasarlı binaların depremin üzerinden 8.5 ay geçmesine rağmen yıkılmadığını, vatandaşın endişeli bekleyişinin sürdüğünü kaydeden Dr. Şevkin, “İnsanların yaşadığı travmalar, sakat kalan insanlarımız var. Depremin ekonomik maliyeti 2 trilyon lira. Anlaşılabilir olması için, dolarla konuşanlar için söylüyorum. 103,6 milyar dolar maliyeti var depremin bize. Bu maliyeti acaba önlem almaya kullansaydık, 50 binin üzerinde insanımızı toprak altında bırakır mıydık? Daha neyi bekliyoruz? Bakın, 88 milyar lira deprem vergisi toplandı. Neden bunları acaba önlem almak, hasar onarmak için kullanmıyoruz” diye konuştu.
“ORTA HASARLI BİNALAR BEKLİYOR. İLK İNCELEMEDE ORTA HASARLI OLAN BAZI BİNALAR SONRADAN AZ HASARLIYA ÇEVRİLDİ”
Depremde aynı ilçede iki evinden biri yıkılan vatandaşların da deprem konutlarından yararlandırılmadığına, ilk kontrolde orta hasarlı rapor verilen bazı binalara sonradan az hasarlıya çevrildiğine işaret eden Dr. Şevkin, şunları söyledi:
“Kahramanmaraş merkezli depremlerin üzerinden tam sekiz buçuk ay geçti ancak sorunlar diz boyu, insanlar kalıcı konutlarına erişemediler. Buna erişemedikleri gibi su, çadır, gıda ve hijyen eksikliğiyle karşı karşıyalar. İnsanlar yakınlarını toprağa verdikten sonra bir de yaşam mücadelesi veriyorlar, bir de selle, yağmurla, çamurla mücadele ediyorlar; ısınma problemi yaşıyorlar, kış günlerine geldiğimiz şu aşamada bu sorunlar hâlâ çözülmüş değil.
“ADANA’DA YIKILMAYI BEKLEYEN 7 BİN 272 BİNA VAR”
Kendi seçim bölgem olan Adana’da da baktığımızda, ağır hasarlı 3 bin 297 bina, orta hasarlı 4 bin 62 bina var. Depremde Adana’da 13 bina tamamen yıkıldı ve 500’e yakın vatandaşımızı maalesef kaybettik. Deprem sonrası 74 ağır hasarlı bina yıktırıldı, yıkılmayı bekleyen ise 7 bin 272 bina var Adana’da. Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı raporuna göre, 6 Mart tarihinde ve daha sonra nisanda aldığımız verilere göre yapılan tespitlerde 1 milyon 712 bin 182 binada hasar tespit çalışması yapılmış ve buna göre 38 bin bina tamamen yıkılmış vaziyette, 20 bin binanın acil olarak yıkılması gerekiyor ve 205 bin 208 binanın ağır, 47 bin 202 binanın ise orta hasarlı olduğu tespit edilmiş. Hatırlarsanız Murat Kurum seçim zamanında orta hasarlı binaların da ağır hasarlıya çevrilmesi gerektiği ve bunların yıkılacağına ilişkin bir beyanat vermişti. Seçimin üzerinden neredeyse dört buçuk ay geçti. Hâlâ buna dair herhangi bir çalışma yok, hâlâ ne yıktırıldı bu binalar. Orta hasarlı binada oturan vatandaşlarımız ne yapacağını bilemez durumda, çaresiz bir şekilde beklemekteler. Ayrıca ilk kontrolde hasarlı raporu verilen birçok bina da sonradan yapılan incelemelerde ya az hasarlıya çevrildi ya da bunlara ‘Güçlendirilebilir’ raporları verildi.
Vatandaş eşyalarını dahi alamadığı binaları nasıl kendisi güçlendirecek de buralara oturacak. Zaten kiraları söylemiyorum bile, maalesef ‘ev sahibi-kiracı cinayetleri’ de literatürümüze girmiş oldu, neredeyse 20’den fazla insan bu son olaylardan sonra kiracı ve ev sahibi cinayetlerinde hayatını kaybetti. Ortada bildiğiniz bir keşmekeşlik var. Yine, aynı ilçede eğer 2 evi varsa vatandaşın ve 1’i tamamen yıkılmışsa hiçbir hak sahipliğinden faydalanamıyor. Hayatı boyunca dişinden tırnağından artırmış, ev sahibi olmuş bu insanların en azından 1 konutla ilgili bir hak sahipliği olması gerekiyor.
“88 MİLYAR LİRALIK DEPREM VERGİSİ TOPLANDI. NEDEN BUNLARI ACABA ÖNLEM ALMAK, HASAR ONARMAK İÇİN KULLANMIYORUZ”
Eğer başka ilçede varsa bu hak sahipliğini kazanabiliyor ama aynı ilçedeyse maalesef bunu karşılayamıyor. Depremler elbette doğa olayıdır, arkadaşlar, bunun afete dönüşmesi insanoğlunun kendi eliyle olmaktadır. Biz yerleşim alanlarımızı fay zonları üzerine seçmeye devam ettiğimiz sürece, zayıf zeminler üzerinde yeterli önlem almadığımız sürece maalesef bu deprem coğrafyasında olan ülkemizde ölümler de olmaya devam edecek ve biz bundan ders almadığımız sürece bu can kayıplarına sadece timsah gözyaşları dökmekle yetineceğiz.
Geçen dönem 2 kez Deprem Komisyonu’nda yer aldım; biri 500 sayfalık, biri bin sayfalık iki üretim yapıldı ama maalesef ne yazık ki bu üretimlere dair hâlâ ciddi önlemler alınmış durumda değil ve hiçbir depremden ders almıyoruz. Bakın, insanların yaşadığı travmalar, sakat kalan insanlar bir tarafa depremin ülkeye maliyeti sadece 2 trilyon lira. Anlaşılabilir olması için, dolarla konuşanlar için söylüyorum. 103,6 milyar dolar maliyeti var depremin bize. Bu maliyeti acaba önlem almaya kullansaydık, 50 binin üzerinde insanımızı toprak altında bırakır mıydık? Daha neyi bekliyoruz? Bakın, 88 milyar deprem vergisi toplandı. Neden bunları acaba önlem almak, hasar onarmak için kullanmıyoruz? Dolayısıyla, niyet önemli. Biz bir deprem ülkesindeyiz, bir deprem gerçeği var. Tıpkı yağmur gibi, dolu gibi bir doğa olayı olan depremde önlem almadığınız sürece üçüncü dünya ülkesi gibi bu ölümlere sadece gözyaşı dökmekle kalırız ve insanlarımız hem hayatını kaybeder hem de travma yaşamaya devam eder.”