“Afet Duyarlılığı Yüksek Toplumlar Yaratmalıyız”

17 Ağustos 1999 Depreminin 24. Yılı nedeniyle açıklama yapan TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası (JMO) Adana Şube Başkanı Dr. Mehmet Tatar, “24 yıl sonra yaşanan 6 Şubat 2023 Depremindeki yüksek can kaybı ve ağır hasarın, getirildiği savunulan çözümlerin afet risklerini azaltmadığını, sadece “yara sarma” amacına hizmet ettiğini bir kez daha bizlere göstermiştir.” Dedi.

“DOĞA KAYNAKLI AFETLER YILLARDIR YARA AÇIYOR”

17 Ağustos 1999 depreminin üzerinden 24 yıl geçmiş olmasına karşın süreç içerisinde doğa kaynaklı afetler karşısındaki toplumsal, sosyal, ekonomik, kurumsal ve teknik altyapımızda iyileşme bir yana kırılganlıkların katlanarak arttığını kaydeden Dr. Tatar “51 bin vatandaşımızın hayatını kaybettiği 6 Şubat 2023‘de Kahramanmaraş depremlerindeki acı tablo açıkça göstermiştir ki, getirildiği savunulan çözümlerin afet risklerini azaltmadığını, sadece “yara sarma” amacına hizmet ettiğini bir kez daha bizlere göstermiştir.” Dedi.  

“AFET FARKINDALIĞI YÜKSEK TOPLUM YARATMALIYIZ”

TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası (JMO) Adana Şube Başkanı Dr. Mehmet Tatar şöyle konuştu:

“1959 yılında çıkarılan 7259 sayılı Afetler Kanunu, 3194 sayılı İmar Kanunu, 6306 sayılı Kentsel Dönüşüm Kanunu, 4708 sayılı Yapı Denetimi Hakkındaki Kanun gibi temel yasalarda afet risklerin azaltılması konusunda tek bir değişiklik yapılmamıştır, Doğa kaynaklı olayların afete dönüşmemesi ve ülkemizde yaşanan acıların tekrarlanmaması için doğa ve teknoloji kaynaklı afet risklerine karşı “etkin bir mevzuat altyapısını, güçlü kurumsal yapılanmayı, afet güvenliğini önceleyen bir ekonomiyi, tedbirleri kararlılıkla uygulayan bir siyaseti ve afet farkındalığı yüksek bir toplumu” yaratmak ve bu yolda ilerlemek zorundayız”

“JEOLOJİ MÜHENDİSLERİ ODASI OLARAK ÖNERİLERİMİZİ BİR KEZ DAHA KAMUOYUYLA PAYLAŞIYORUZ”

Son yaşanan 4,6 büyüklüğündeki Adana - Aladağ depreminin, “deprem gerçeği”ni 17 Ağustos 1999 Depreminin 24. Yılında bir kez daha hatırlattığını vurgulayan TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası (JMO) Adana Şube Başkanı Dr. Mehmet Tatar bu yolda ışık olacak, bilgi ve deneyimlerle elde edilmiş önerilerini kamuoyu ile paylaştı:

1-            Afet hizmetleri, dünyanın birçok ülkesinde olduğu gibi, Afet, Acil Durum ve İklim Değişikliği Bakanlığı adıyla bakanlık seviyesinde yeniden örgütlenmelidir.

2-            Ulusal afet yönetim sisteminin bütüncül, etkin ve risk azaltma odaklı bir hale getirilmesi için 7269 sayılı yasanın tadilatı yerine, günümüz bilgi ve teknoloji altyapısı ile kurumsal kapasiteler göz önüne alınarak “çatı-çerçeve” niteliğinde yeni bir afetler kanunu hazırlanmalıdır. ,

3-            Çalışmalara referans olacak “Fay Yasası” ile diğer afetler için “Afet Risk Azaltma Yasası” ulusal afet hukukuna kazandırılmalı; afet türlerine yönelik yasal mevzuat düzenlemeleri ile bunlara ilişkin tehlike ve risk haritaları (Türkiye Heyelan Haritası, Diri Fay Haritası, Tıbbi Jeoloji Risk Haritası, Obruk Risk Haritası, Çığ Tehlike Haritası vb.) hazırlanmalı ve sık aralıklarla güncellenmelidir.

4-            İmar yasasının BM 2030 Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri arasında yer alan “İnsan Odaklı Dirençli Kentler” yaratılmasına hizmet edecek, afet mevzuatı ile uyumlu, mevcut planlama sürecindeki karmaşayı giderecek şekilde yeni bir “İmar Kanunu” hazırlanmalıdır.

Yapı risklerinin yönetimini esas alan müstakil bir “Yapı Üretim ve Denetim Kanunu”na ihtiyaç vardır. Planlama ve yer seçiminden başlamak üzere zemin ve temel etüdü, projelendirme, yapıda kullanılan malzeme ve işçilik ile denetim süreçleri yeniden tanımlanmalı, bina etüt ve projelendirme süreçleri “Uluslararası Bina Kodu” ile uyumlu hale getirilmelidir. Bu sistemde yapı denetimi; kamusal denetimi esas alan bir anlayışla, zemin ve temel etütlerinin yerinde denetimini de esas alacak bir biçimde inşa süreçlerinin her aşamasında etkin bir şekilde işletilmelidir.

5-            Kentsel dönüşüm projelerinin afet odaklı olarak hayata geçirilmesini sağlayacak, sosyal boyutu güçlendirilmiş, karar süreçleri katılımcı olan, ekonomik destek mekanizmalarını kapsayan, jeolojik açıdan riskli alanlar dışında yerinde dönüşümü benimsemiş yeni bir “kentsel dönüşüm ve yenilenme kanunu” hazırlanmalıdır.

6-            Kentlerdeki jeolojik olarak sakıncalı alanlar ile zayıf zeminlere sahip yüksek riskli alanlarda yeni yapılaşmaya izin verilmemesi ve bu alanlar üzerinde var olan bazı yerleşimlerin ise yoğunluğun düşürülmesi temel kriter olmalıdır.

7-            Başta büyükşehir belediyeleri olmak üzere ülkemizdeki tüm illerin 1/1000 ölçekli Jeolojik-Jeoteknik ve Mikrobölgeleme Etütleri hızla tamamlanmalı; bu etütlerin sonuçlarına göre bütünleşik afet yönetimini esas alan, bütün doğal tehlikeleri göz önüne alan “master planlar” hazırlanarak afet güvenliğinin gerektirdiği imar plan revizyonları ve diğer risk azaltma önlemleri birlikte uygulanmalıdır.

8-            Deprem, sel, taşkın, heyelan gibi doğa kaynaklı her bir afet tehlikesi için tekil veya çoklu tehlike haritaları üretilerek mekânsal planlama sürecine entegre edilmeli, fay zonları üzerinde yapılacak paleosismolojik araştırmalar sonucu belirlenen sakınım bantları ile DSİ Genel Müdürlüğü tarafından hazırlanan havza plan ve raporlarında belirtilen “Taşkın Tehlike Haritaları”ndaki riskli alanlar imar planlarına işlenmeli, bu alanlarda bina ve bina türü yapıların yapılmasına sınırlama getirecek ve mevcut risk altındaki yapıların geleceğini planlayan düzenlemeler acilen hayata geçirilmelidir.

9-            Belediye ve Bağlı Kuruluşları ile Mahalli İdare Birlikleri Norm Kadro İlke ve Standartlarına Dair Yönetmelik ile belediyeler bünyesinde kurulan “Afet İşleri Başkanlıkları/Müdürlüklerinin” görev kapsamı bir yönetmelikle tanımlı hale getirilmeli, liyakatli kadroların görev alması için yerel yönetimler uyarılmalıdır.

10-         6305 sayılı Afet Sigortaları Kanununun kapsamı, hem bütünleşik afet yönetim sistemine hizmet edecek ve tüm doğa kaynaklı afetleri kapsayacak şekilde genişletilmeli, hem de afet risklerinin azaltılmasına hizmet edecek şekilde risk kategorilerinin belirlenmesi kriterleri ile prim toplama anlayışı acilen değiştirilmelidir.

“ZARAR AZALTMA ÖNCELİKLİ POLİTİKALAR ÜRETİLMELİDİR”

TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası (JMO) Adana Şube Başkanı Dr. Mehmet Tatar son olarak 17 Ağustos 1999 Gölcük depreminin üzerinden geçen 24 yıla rağmen doğa kaynaklı afetler karşısında toplumsal, sosyal, ekonomik ve teknik altyapısı güçlü, dirençli bir toplum olmaktan epeyce uzakta olduğumuz gerçeği görülmesi gerektiğine dikkat çekerek zaman kaybetmeden yara sarma politikalarına yerine zarar azaltmayı önceleyen politikalar hayata geçilmesi çağrısında bulundu.