Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Adana Milletvekili Ayhan Barut, ulusal, sürdürülebilir ve planlı üretim modeliyle çiftçiye destek verilmesini istedi. TBMM Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu'nda tarım ve ormanla ilgili düzenlemelerin yer aldığı torba yasa görüşmelerinde AKP iktidarını sert sözlerle eleştiren Barut, "İzinli, zorunlu, planlı ve sözleşmeli üretim, ürün mecburiyeti gibi boyalı bahanelerle, zorunlu dayatmalarla çiftçiye yasak getireceğinize, üretime ve üreticiye yeterli destek verin. Yaklaşan gıda krizine çözüm üretin" dedi.
TORBA TEKLİF TEPKİSİ
TBMM Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu'nda görüşülen 2/4972 Esas Numaralı Tarım Kanununda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi üzerine söz alan Komisyon Üyesi ve Adana Milletvekili Ayhan Barut, depremde yaşamını yitirenleri anarak başsağlığı diledi, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü'nü kutladı. Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu'nda 5 yıldır görev yaptıklarını anımsatan Barut, iktidarın komisyonu işlevsiz kılma adımlarını kınadı. Tarım, orman, su ve üreticilerle ilgili yasal düzenlemelerin torba tekliflere sığdırılmak istenmesine tepki gösteren Barut, "Ne acıdır ki tarım gibi stratejik bir alanla ilgili çok önemli olan bu kanunlar hiçbir kuruma, hiçbir meslek örgütüne, üniversitelere veya odalara, kitle örgütlerine sorulmadan hazırlanıyor" diye konuştu.
"DEPREM BÖLGESİNE ACİL ÇÖZÜM ÜRETİN"
Yaşanan deprem felaketi nedeniyle iktidar ve komisyonun harekete geçmemesini eleştiren Ayhan Barut, deprem bölgesinin tarımdaki önemine dikkat çekerek sözlerini şöyle sürdürdü;
"Deprem bölgesi 11 ili kapsıyor. Bu iller ülke ticari faaliyetlerinin yüzde 12'sini, tarımsal alanda da yüzde 16'sını oluşturan bir bölge. Yaklaşık 300 bin civarında çiftçiyi etkiliyor. Bu bölgeyi gezdik, çok acı, çok vahim ve üzücü tablo ile karşı karşıya kaldık. Bizi tarım iyileştirecek o bölgede, bizi yine hayata bağlayacak olan tarım. O bölgede ekim dikim sezonu başladı. Şu anda üreticiler orada tohumunu toprağa atacak ama tohumunu toprağa gömmesi için traktörleri, hayvanları, ilaçları, gübreleri, tohumları hepsi enkaz altında. Göçük altında kalmış, çaresiz bir şekilde bekliyorlar. Ama tarımsal faaliyet durmaz. Ne savaş dinler ne salgın dinler ne deprem dinler. Tarımı etkileyen faktörler nedir? Tarımsal afetlerdir; kuraklıktı, dondu, doluydu, aşırı yağışlardı. Çiftçilik de öyle bir meslek ki, bir taraftan tarlaya gidip tohumunu ekecek ama diğer taraftan da cenazesini defnediyor. Acısını yaşayamadan tarlasına gidip ekim yapması lazım ama görünen o ki orada ekim dikim yapılamıyor, üreticiler çok perişan. Bölgede eğer üretim yapılmazsa bir gıda kriziyle karşı karşıya kalabiliriz ya da orada üretim yapılmadığı için arz talep dengesini bozacak bir şekilde önümüzdeki süreçte bu ürünleri daha pahalıya tüketeceğiz. Bir destekleme gerekiyor. 'Ya gerekli destekleme yapılıyor' lafı gerçekçi değil. Gerekli destekleme yapılmıyor, öyle bir şey yok. Sembolik adımlar dışında çözüm yok. Şu anda ilaçla, tohumla, gübreyle, traktörle ilgili bir çözüm noktası yok yani çiftçiler ne yapacaklarını bilmiyorlar. Tohumu tarlaya atacaklar, mısır ekecekler, pamuk ekecekler, şu anda çaresizlik içerisinde kıvranıyorlar. 2021 yılında tarım sektörü 402 milyar gayri safi yurt içi hasıla elde etmiş, yaklaşık 57-58 milyarı bu bölgeden. Bu bölge çok ciddi bir bölge; buraya acilen el atmak lazım, çiftçisinden ziraat mühendisine, zirai ilaç bayisinden tohum bayisine kadar orada olan bu sektörün içerisindeki tüm paydaşlara çare bulunmalı. Çiftçi gidiyor, tohum alacak, gübre alacak belki, gerekli desteği görmeyince şehre gidiyor, açık dükkan yok yani zirai ilacını, tohumunu temin edecek bir işletme yok, depremden dolayı yıkılmış. Bayi konteyner arıyor, konteyner içerisinde iş yapacak bunu da elde edemiyor."
"HANGİ KADROYLA YAPACAKSINIZ?"
Komisyona sunulan yasa teklifiyle ilgili eleştiri ve önerilerini de sıralayan Ayhan Barut, şöyle konuştu:
"Ülke de bizim, tarım da bizim, çiftçi de bizim, sorunlar hepimizi ilgilendiriyor ama gördüğümüz bu teklifte çok sakıncalı, yanlış şeyler de var, eksik işler de var. 'Kaş yapayım derken göz çıkarmayalım' diyoruz, yine bir yanlışa imza atmayalım. Hepimizi derinden sarsan büyük yanlışlarla dolu bir yasal düzenleme bu sorunları biraz daha derinleştirir. Biz çözüm istiyoruz, çiftçi çözüm istiyor, ortak uzlaşı, ortak akıl paydasında toplanırsak bu işi çözebileceğimizi düşünüyorum. Deprem yaralarını sarmak için bir taraftan uğraşırken Tarım ve Orman Bakanlığı kimseye sormadan bir kanun teklifi getiriyor, bir torba yasayla değişiklik yapmak istiyor. Bu teklifin içerisinde sözleşmeli üretim, zorunlu üretim ve buna bağlı denetimler öngörülüyor. Bakanlık bir açıklama yaparak 1200 kişilik komik sayıda kadro alımını duyuruyor. Bu teklifte getirilen değişiklikleri hangi kadroyla yapacaksınız? Personel sayısı bile eksik. Bu kadar alanda tarımda atama bekleyen on binlerce ziraat mühendisi var, gıda mühendisi var, su ürünleri mühendisi var, balıkçılık teknoloji mühendisi var, orman mühendisi var, veteriner hekimler, teknikerler, teknisyenler varken yeterli atama olmadan bu adımlar atılamaz."
"İKTİDARA GELİYORUZ, BİZ ÇÖZECEĞİZ"
İktidarın ortak akıldan uzak yaklaşımına tepki gösteren Barut, "Çiftçiyi, çiftçi örgütlerini, ziraat odalarını, Ziraat Mühendisleri Odasını, üniversitelerimizi dinleyin. Bu teklifi üç beş gün önce gördük ve şimdi buraya geldi. Yetersiz zamanda kendimiz odalarla, çiftçilerle konuştuğumuz konuşmalarla elde ettiğimiz dokümanlarla konuşuyoruz; bu doğru bir yöntem değil. Bundan sonraki süreçte önümüzdeki dönemde iktidara biz geliyoruz, böyle olmadığını biz göstereceğiz, anlatacağız, nasıl yönetilir, nasıl yapılır göstereceğiz, çözeceğiz" şeklinde konuştu.
"DAYATMA VE YASAK OLAMAZ"
Yasa teklifinin içindeki 'planlı, izinli, sözleşmeli üretim, yasak ve ceza' konularında tepkisini ortaya koyan Barut, şunları kaydetti:
"Teklifte yer alan planlama, planlı üretim için izin alma, sözleşmeli üretim, cezalar ve yasaklar gibi düzenlemeleri görüşüyoruz. Burada kastedilen amaç nedir? Bu maddelerin muğlak ve belirsiz konularının açığa kavuşturulması gerekiyor. Anayasa ve özellikle yasalarca güvence altına alan hakları çiğnemeyelim. Burada hedeflenen amaca ulaşmak için Bakanlığın, altyapısı yeterli mi, ziraat mühendislerinden teknisyenlerine kadar yeterli bir personel var mıdır, göstermelik bir adım mı atılmıştır? Bu söz edilen amaç nasıl gerçekleştirilecektir, eğer çok uluslu bir şirketin dayattığı bir ürün için üretim zorunluysa burada nasıl bir tavır alınacak, bu yanlışa geçit mi verilecek? Tarımda planlama yararlıdır ama çiftçinin ne ekeceğine bürokratların karar vermesi uygulanabilir ve iyi bir sonuç verecek anlayış değil. Planlama teşvik edici, caydırıcı önlemler, teşvikler ve kısıtlamalarla akıllıca yapılabilir diye düşünüyoruz. Eşitliğe dayanan bir sistem içerisinde olmalıdır. Böyle bir sistemde planlama aşağıdan yukarıya doğru yapılmalıdır. Yani yukarıdan aşağıya değil de aşağıdan yukarıya yapılmalıdır. Çiftçi, bazen zorunlu oluyor, ürününü ekeceği zaman iklim koşullarından dolayı başka bir ürün ekmeye karar veriyor. Ne yapacaksınız? O zaman 'Buğday ekmeyin' dediğiniz yerde buğday ekme zorunluluğu varsa bunu nasıl elinden alacaksınız? Burada dayatma var. Tarım bir zamanlama işidir. Özellikle çiftçi, belli bir ürünü ekmeyi planlarken başka bir engelle karşı karşıya kalmamalıdır. Örneğin Çukurova'da iki yıl üst üste pamuk ekildiği zaman iki yıldan sonra bir destekleme primi, yağlı tohumlarda uygulanan prim verilmiyor. Bunun gibi sıkıntıları yaşarken üzerine böyle bir sıkıntının olması çiftçileri, tarımı sıkıntıya koyacaktır. Daha da geliştirilebilir, ayağı yere basan uygun bir kanunla yeniden revize edilebilir."
|